.:Cumhuriyet Lisesi:.
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.:Cumhuriyet Lisesi:.

Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

Atatürk'ün Hatıraları

Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4

Aşağa gitmek  Mesaj [4 sayfadaki 4 sayfası]

76Atatürk'ün Hatıraları - Sayfa 4 Empty Geri: Atatürk'ün Hatıraları Salı Nis. 22, 2008 8:17 pm

ÇAKAL

ÇAKAL
Öğrenci
Öğrenci

Gaziye Peynir Getiren Teyze

--------------------------------------------------------------------------------

Gazi Çiftliğinde dolaşıp hava alırken oldukça yaşlı bir kadına rasladık. Atatürk attan inerek bu ihtiyar kadının yanına sokuldu.

- Merhaba nine

Kadın Ata'nın yüzüne bakarak hafif bir sesle;

- Merhaba dedi.
- Nereden gelip nereye gidiyorsun?

Kadın şöyle bir duralayıp,

- Neden sordun ki, dedi. Buraların sahabısı mısın? Yoksa bekçisi mi?

Paşa gülümsedi.

- Ne sahibiyim ne de bekçisiyim nine. Bu topraklar Türk milletinin malıdır. Buranın bekçisi de Türk milletinin kendisidir. Şimdi nereden gelip nereye gittiğini söyleyecek misin?

Kadın başını salladı.

- Tabii söyleyeceğim, ben Sincan'ın köylerindenim bey, otun güç bittiği, atın geç yetişdiği kavruk köylerinden birindeyim. Bizim mıhtar bana bilet aldı trene bindirdi, kodum Angara'ya geldim.
- Muhtar niçin Ankara'ya gönderdi seni?
- Gazi Paşamızı görmem için. Başını pek ağrıttım da....Benim iki oğlum gavur harbinde şehit düştü. Memleketi gavurdan kurtaran kişiyi bir kez görmeden ölmeyeyim diye hep dua ettim durdum. Rüyalarıma girdi Gazi Paşa. Bende gün demeyip mıhtara anlatınca, o da bana bilet alıverip saldı Angaraya, giceleyin geldimdi. Yolu neyi de bilemediğimden işte ağşamdan belli böyle kendimi ordan oraya vurup duruyom bey.
- Senin Gazi Paşa'dan başka bir isteğin var mı?

Kadının birden yüzü sertleşti.

- Tövbe de bey tövbe de! Daha ne isteyebilirim ki...O bizim vatanımızı kurtardı. Bizi düşmanın elinden kurtardı. Şehitlerimizin mezarlarını onlara çiğnetmedi daha ne isteyebilirim ondan? Onun sayesinde şimdi istediğimiz gibi yaşıyoruz. Şunun bunun gavur dölünün köpeği olmaktan onun sayesinde kurtulmadık mı? Buralara bir defa yüzünü görmek, ona sağol paşam! Demek için düştüm. Onu görmeden ölürsem gözlerim açık gidecek. Sen efendi bir adama benziyon, bana bir yardım ediver de Gazi Paşayı bulacağım yeri deyiver. Atatürk'ün gözleri dolu dolu olmuştu, çok duygulandığı her halinden belliydi. Bana dönerek,
- Görüyorsun ya Gökçen, işte bu bizim insanımızdır...Benim köylüm, benim vefalı Türk anamdır bu. Attan indim. Yaşlı kadının elini tuttum anacığım dedim, sen gökte aradığını yerde buldun, rüyalarını süsleyen, seni buralara kadar koşturan Gazi Paşa yani Atatürk işte karşında duruyor.

Köylü kadın bu sözleri duyunca şaşkına döndü. Elindeki değneği yere fırlatıp, Atatürk'ün ellerine sarıldı. Görülecek bir manzaraydı bu. İkisi de ağlıyordu. İki Türk insanı biri kurtarıcı, biri kurtarılan, ana oğul gibi sarmaş dolaş ağlıyorlardı. Yaşlı kadın belki on defa öptü atanın ellerini. Ata da onun ellerini öptü. Sonra heybesinden küçük bir paket çıkarttı. Daha doğrusu beze sarılmış bir köy peyniri. Bunu Atatürk'e uzattı;

- Tek ineğimim sütünden kendi ellerimle yaptım Gazi Paşa, bunu sana hediye getirdim. Seversen gene yapıp getiririm. Paşa hemen orada bezi açıp peyniri yedi. Çok beğendiğini söyledi.

Sonra birlikte köşke kadar gittik. Oradakilere şu emri verdi;

"Bu anamızı alın burada iki gün konuk edin. Sonra köyüne götürün. Giderken de kendisine üç inek verin benim armağanım olsun."

Mustafa Bilge Işıktürk ©
Mustafa Kemal Nasıl "Atatürk" Oldu
Sayfa 34

77Atatürk'ün Hatıraları - Sayfa 4 Empty Geri: Atatürk'ün Hatıraları Salı Nis. 22, 2008 8:18 pm

ÇAKAL

ÇAKAL
Öğrenci
Öğrenci

Üç İnek Hasreti


Korkunç bir kış günü... Atatürk sabaha karşı şu emri verir: "Bu kış kıyamette memleketim ne halde olduğunu görmek isterim.Otomobille görmeye çıkacağız." bugüne göre zaten yetersiz,bakımsız olan yollar kapalıydı,buna rağmen hareket edildi.Öndeki askeri araç dahi karlara saplanıyor.Atatürk'ün arabası, zaman zaman kendisi de inerek, çekiliyordu.Bir tepe aşılıyor ki tek başına bir köylünün telaşlı telaşlı koşuştuğu görüldü,çağırttı,sordu:
"Bu havada dağ başında ne arıyorsun?"
"İneğim kayboldu paşam."
"Seni kurtlar yer bu havada."
"İneğimi yedilerse ko beni de yesinler."
"İneğin kaç lira kıymetindeydi?"
"Eh, elli altmış kağıt ederdi."
Gazi, yaverine emretti:
"bu vatandaşa yüz lira verin, bir de otomobile bindirin."
Köylü karşı çıktı:
"Sana rastlamak benim talihimdir,ama yine de kendi ineğimi ararım.Verdiğin yüz lira ile iki inek alacağım, benimkini de bulursam eder üç... Bu benim düşümdü. Sana rastlayan bahtlı adamın üç ineği olması çok mu?"

78Atatürk'ün Hatıraları - Sayfa 4 Empty Geri: Atatürk'ün Hatıraları Salı Nis. 22, 2008 8:18 pm

ÇAKAL

ÇAKAL
Öğrenci
Öğrenci

Vatanın Toprağı Temizdir

Kral Edward (Edvırd) İstanbul'a geldiği zaman,yatından bir motara binerek Dolmabahçe sarayı'na yanaştı.Atatürk de rıhtımda onu bekliyordu.Deniz dalgalı idi.Kralınbindiği motor inip çıkıyordu.Kral rıhtıma çıkmak istediği bir sırada eli yere değdi ve tozlandı.O sırada Atatürk de kıralı rıhtıma almak üzere elini uzatmış bulunuyordu.Bunu gören kral bir mendile elini silmek istediği anda Atatürk:
-Vatanımın toprağı temizdir, o elinizi kirletmez! diyerek,elinden tutup rıhtıma çıkarıverdi

79Atatürk'ün Hatıraları - Sayfa 4 Empty Geri: Atatürk'ün Hatıraları Salı Nis. 22, 2008 8:19 pm

ÇAKAL

ÇAKAL
Öğrenci
Öğrenci

SAVARONA

Atatürk' ün İstanbul' daki mutluluklarından biri Florya' yı keşfetmesi oldu. Birkaç gidip gelmeden sonra buradaki plajı canlandırmaya karar verdi. Deniz köşkü, alaturka deniz hamamı gibi birşeydi. Atatürk denize o kadar ihtiraslı bağlanmıştı ki yıllarca yaz aylarını adeta su içinde geçirdi. Yüzme ve kürek idmanları yapar ve burada da halktan ayrılmazdı. İlk projeye göre Atatürk Köşkü kumsalın sonundaki bir tepecik üstüne yapılacaktı, aşağıda da bir banyo yeri hazırlanacaktı. Kalabalıktan uzaklaşmayı istemedi. Yine ilk projeye göre demir yolu geriye alınacaktı:

Canım, dedi. Ankara' da dağ başında yaşıyorum, İstanbul' da Saraya hapsoluyorum; bırakın burada gelenleri gidenleri, hiç olmassa tren gürültüsü duyayım.

Son zamanlarda Şile' yi görmüş, pek sevmişti yaşasaydı orasını da canlandıracaktı.

Büyükçe tekne olarak emrinde Ertuğrul Yatı vardı. Marmara için yapılmış bu yatla bir defa Karadeniz' e çıkmıştı. Sert bir havada yat az daha batıyordu. Memleket kıyılarını dolaşmak üzere İstanbul' dan uzaklaşınca Denizyolları' nın bir yolcu gemisini seferden alıkoymak gerekiyordu. İşte Atatürk' e yeni bir yat alınması bu gereksinimden doğmuştu.

Amerikalı bir milyoner kadının yaptırmış olduğu Savarona, ileri sürülen bir düşünceye göre Amerika' ya sokulmadığı için, ucuza almıştı. Planlarını görmüş ve yatı çok beğenmişti. Ne yazık ki yat geldği zaman Atatürk'ün ölümcül bir hastalığı vardı. Pek sevdiği bu yatta çok zamanı yatakta geçirdi. Bir gün şöyle dedi:

-Bir çocuk oyuncağını bekler gibi bu yatı beklemiştim. Mezarım mı olacak bu tekne benim? Atatürk' ü ölüm yatağına Savarona' daki kamarasından bir koltuğun içinde ancak götürebildiler. Yat Dolmabahçe Sarayı önünde boynunu bükerek Atatürk'ü boşuna bekledi.

80Atatürk'ün Hatıraları - Sayfa 4 Empty Geri: Atatürk'ün Hatıraları Salı Nis. 22, 2008 8:19 pm

ÇAKAL

ÇAKAL
Öğrenci
Öğrenci

"Atatürk bir gün İstanbulun gözde semtlerinden birine gitmiş ve gördüğü tüm zenginliklerin yabancıların olduğunu öğrenmiş. Türk halkının ise çok daha fakir olduğunu üzülerek görmüş. Sonrada halkı toplayıp sormuş. Kızmış tabi haliyle. Azınlıkların bu kadar çalışıp bu servetleri yaparken halkının ne yaptığını öğrenmek istemiş "Yahu bunlar bu servetleri yaparken siz neredeydeniz?" demiş. Oradan tek kolu olmayan bir savaş gazisi çıkıp şöyle söylemiş.

"Atam biz Sarıkamıştaydık, biz Çanakkaledeydik, biz Iraktaydık demiş.

Atatürk'de anılarında sonradan şöyle yazmış.

"Hayatımda cevap veremediğim tek adam bu oldu."

81Atatürk'ün Hatıraları - Sayfa 4 Empty Geri: Atatürk'ün Hatıraları Salı Nis. 22, 2008 8:19 pm

ÇAKAL

ÇAKAL
Öğrenci
Öğrenci

Kurtuluş Savaşı bittikten sonra...
Kurtuluş Savaşı bittikten sonra, Türkiye yeniden yapılanmaya başladığı dönemde yabancı bankalar açılmış.Millet parasını yabancı bankalara yatırmaya başlamış.Sonra bildiğiniz gibi İş Bankası açılmış.Yabancı bankaların getiri oranı yüksek olduğundan millet gene parasını yabancı bankalarda kullanmaya devam etmiş.Atatürk'te her cumadan sonra İş Bankasına gitmeye başlamış.Tabi millet Atamız her hafta niye gidiyor İş Bankasına acaba diyerek onun peşinden İş Bankasına gitmeye başlamışlar.Böylece millet parasını yavaş yavaş İş Bankasında kullanmaya başlamış.

82Atatürk'ün Hatıraları - Sayfa 4 Empty Geri: Atatürk'ün Hatıraları Salı Nis. 22, 2008 8:20 pm

ÇAKAL

ÇAKAL
Öğrenci
Öğrenci

Bağımsızlık Davası

Birgün Müslüman memleketlerinden birinde (Mısır'da) bağımsızlık davası için çalışan liderlerden biri, Mustafa Kemal'i görmeye gelmişti. Kendisine:

-"Bizim hareketin de başına geçmek istemez misiniz?" diye sordu.

Olabilecek şey değildi ama insan yoklamalarını pek seven Mustafa Kemal:

-"Yarım milyonunuz bu uğurda ölür mü?" diye sordu.

Adamcağız yüzüne bakakaldı.

-"Fakat Paşa Hazretleri yarım milyonumuzun ölmesine ne lüzum var? Başımızda siz olacaksınız ya..."

-"Benimle olmaz beyefendi hazretleri, yalnız benimle olmaz. Ne vakit halkınızın yarım milyonu ölmeye karar verirse, o zaman gelip beni ararsınız."

83Atatürk'ün Hatıraları - Sayfa 4 Empty Geri: Atatürk'ün Hatıraları Salı Nis. 22, 2008 8:20 pm

ÇAKAL

ÇAKAL
Öğrenci
Öğrenci

Atatürk'ün bahçe mimarı Mevlüt Baysal anlatıyor:

Çankaya Köşkü'nün bahçesini yapıyordum. Bir gün Atatürk, yaveri ve ben bahçede dolaşıyorduk. Çok ihtiyar ve geniş bir ağaç Ata'nın geçeceği yolu kapatıyordu. Ağacın bir yanı dik bir sırt, diğer yanı suyu çekilmiş bir havuzdu. Ata, havuz tarafındaki kısma yaslanarak karşıya geçti. Derhal atıldım:

- Emrederseniz derhal keselim Paşam!

Bir an yüzüme baktı, sonra:

- Yahu, dedi, sen hayatında böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki keseceksin!

84Atatürk'ün Hatıraları - Sayfa 4 Empty Geri: Atatürk'ün Hatıraları Salı Nis. 22, 2008 8:20 pm

ÇAKAL

ÇAKAL
Öğrenci
Öğrenci

Sakarya Savaşından Dönüş...

Sakarya Meydan Savaşı Türk silahlarının utkusu ile sona ermiş, Gazi Ankara'ya dönüyormuş. Yirmi gün geceli gündüzlü büyük bir endişe ve karamsarlık içinde yaşayan Ankaralılar, düşmanı yenen ordunun başbuğuna törenli bir karşılama düzenlemişler. Ankara garından başlayarak şehire doğru yolun iki yakasında sıra ile dizilen hükümet ve meclis üyeleri, memurlar, öğrenciler, esnaf ve halk, Gazi geçtikçe alkış tutuyorlar ve arkasına takılarak büyük bir alay halinde ilerliyorlarmış.

Meclis binasının önüne gelinmiş, Gazi bakmış ki alayın başında bulunanlar yukarıya doğru yol almakta. Meğer bu tören şöyle düzenlenmiş: "Cemaat" halinde Hacı Bayram Veli'nin türbesine gidilecek, onun "yüksek maneviyatnın yardımıyle" kazanılan bu büyük utku için orada dua edilecek, sonra Meclis' e dönülerek nutuklar okunacak.

Gazi:

- Öyle şey olmaz, yurt toprağını karış karış kanını akıtarak ve canını vererek savunan Mehmetçiğin hakkını ben evliyalara kaptırmam! deyip doğruca Meclis binasına sapmış.
Ata bu olayı anlatırken sözüne şunu da kattı idi:

- Kimileri benim bu davranışıma kamunun inancını inciten yersiz bir davranış gözüyle bakmış olabilirler; ama ben, hele yurdun savunmasında, güvenilecek gücün evliyaların, yatırların "maneviyatı" olamayacağını hatırlatmayı artık zorunlu bulmuştum.

85Atatürk'ün Hatıraları - Sayfa 4 Empty Geri: Atatürk'ün Hatıraları Salı Nis. 22, 2008 8:21 pm

ÇAKAL

ÇAKAL
Öğrenci
Öğrenci

Mustafa Kemal ve General Toenshend

Birinci Dünya Savaşında Irak'ta İngilizlerle savaşıyorduk. Bir aralık ele geçirdikleri Kutülemara kalesini az sonra bizim ordu çevirmiş, epey uğraştıktan sonra düşürmüş, içindekileri de komutanları General Townshend ile birlikte tutsak etmişti. Komutan İstanbul'a getirilerek savaşın sonuna değin Heybeliada'da gözaltı edilmiş, bırakışma olunca da yurduna dönmüştü.

Anadolu'da Kurtuluş Savaşı başladıktan sonra General Townshend'in güney kıyılarımızdaki limanlardan birine geldiği ve Mustafa Kemal ile görüşmek istediği bildiriliyor. Ata onu Konya'da kabul ediyor, ama ikisi karşılaşınca general şaşkın şaşkın duraklıyor ve şöyle bir konuşmaya yol açıyor:

- Affedersiniz, görüyorum ki işin içinde isim benzerliğinden doğan bir yanlışlık var, ben sizi başka bir Kemal sanmıştım.

- Nasıl bir Kemal?

- Kütülemara'da ordumla birlikte çevrilmişken karşı tarafta Kemal adlı çok centilmen bir komutan vardı. Onunla hasım olmakla birlikte aynı zamanda çok da dost olmuştuk. Bu işin başına onm sandım da...

- Onunla dost olduğunuz gibi benimle de olabilirsiniz. Buyurun, oturun.

General oturur. İki asker, iki insan birbirini anlamakta gecikmezler. Biri karşısındakinin nasıl kutsal bir dava peşinde olduğunu, öbürü de ötekinin hala hasım durumunda olan bir devletin generali olmakla birlikte ne denli insanca düşündüğünü görür.

General hayran kaldığı yeni dostuna birkaç gün konuk olduktan sonra ayrılmak için izin isteyince Paşa şöyle bir öneride bulunur:

- Ben Ankara'ya döneceğim, Orada, içlerinde sizin doğrudan doğruya kendi dilinizle konuşabileceğiniz kimseler de bulunan arkadaşlarım var. İster misiniz birlikte gidelim? Onlarla da tanışmış olursunuz.

Ankara'ya dönüyorlar. General orada yeni tanıdıklar ediniyor. Yurduna dönrnek üzere vedalaşırken Paşa ona soruyor:

- Arkadaşlarımı nasıl buldunuz?

- Çok centilmen insanlar, ancak korkarım ki içlerinde sizi benim anladığım ölçüde henüz anlamamış olanlar vardır.

Paşanın karşılığı şu olmuş:

- Bunu biliyordum; fakat bu halin size de sezdirilecek bir derece de olduğunu şimdi anlamış oluyorum.

86Atatürk'ün Hatıraları - Sayfa 4 Empty Geri: Atatürk'ün Hatıraları Salı Nis. 22, 2008 8:21 pm

ÇAKAL

ÇAKAL
Öğrenci
Öğrenci

Mutlu Bir Dalgınlık...

Savaşın sıkışık zamanlarında orduda bozgun yaratabilecek davranışları komutanların hemen o anda kendİ elleriyle ölümle cezalandırmaları bir görenektir. Birinci Cihan Savaşında gerekli gereksiz bu yola sapan bir komutan dile düşmüştü.

Bir gün Atatürk'ün sofrasında bu konu ele alınmış tartışılıyordu. Kendisi bu çareye hiç bir zaman baş vurmadığını, bu yola sapanların çoğunlukla beceriksiz duygusuz kişiler olduğunu söyleyerek:

- Bir kez, az kalsın birini öldürüyordum, fakat umulmadık bir unutkanlık beni bu kara lekeden kurtarmış oldu diyerek olayı anlattı:

Kurtuluş savaşının başında, herkesin kendini sonsuz birer baş saydığı o günlerde bir tanıdığının, hiç bir hoşgörürlükle bağışlanamayacak ağır, çok ağır bir suç işlediğini haber almış. O denli üzülmüş ve öfkelenmiş ki ne olursa olsun, o herifin cezasını kendi eliyle vermek için önüne geçilmez bir hırsa kapılmış. Hemen arabasına binerek suçlunun kırdaki evine koşmuş. Yolda giderken de, pantolunun arka cebinde duran tabancasını, kolay olsun diye paltosunun cebine aktarmış.

Arabayı uzaktan görüp tanıyan adam konuğu buyur etmek üzere evin kapısını açarken Ata da bahçe kapısından içeri giriyormuş. Hemen o anda tabancasını çekmek için elini arka cebine atmış, cebi boş!

Tabancanın yerini değiştirmiş bulunduğunu hatırlayıncaya dek adam işi anlamış, hemen geri dönerek arka pencereden atlamış ve o semtin bağları içinde görünmez olmuş.

Ata onu adaletle karşı karşıya bırakmaktan başka bir şey yapamadığını anlattıktan sonra sözününü şöyle bitirmişti:

-İşte elimi kana bulamak gibi bir kara lekeden beni bu mutlu dalgınlık kurtarmıştı.

87Atatürk'ün Hatıraları - Sayfa 4 Empty Geri: Atatürk'ün Hatıraları Salı Nis. 22, 2008 8:22 pm

ÇAKAL

ÇAKAL
Öğrenci
Öğrenci

Ankara'da yakıcı bir yaz günü idi...
Ankara'da yakici bir yaz günü idi Atatürk beraberinde arkadaslari ve yaverleri oldugu halde Kizilcahamam'a giderken Kazan köyü yakinlarinda durmus ve otomobilinden inmisti. Köyün kadini, genci, yaslisi, ihtiyari köylerin içinden geçen, sosede duran bu yabanci konuklari görünce hep kosustular. Kimi su seyirtti, kimi ayran , bunlardan biri, gügümünden aktardigi soguk ayrani ata'ya uzatti:
- bir soguk ayran içermisiniz,dedi.
Bu çorak iklimin kavurdugu yüzünde bronzlasmis Türk kadinin en bariz ifadelerini tasiyan, bir türk anasi idi. Bögrüne sikistirdigi kundagi biraz daha bastirdiktan sonra, sag elindeki ayran bardagini uzatti, bekledi. Ata'si, ayrani kana kana içmis ve biran durakladiktan sonra ona :
- senin kocan kim ? Diye sormustu
Köylü kadini,yüzü tunçlasmis, elleri nasirli bir Türk anasi Ankara'nin kendine has sivesi ile kocasinin Sakarya harbinde bogazindan yaralanmis bir cengaver oldugunu söyledi. Ata bir soru daha sordu :
- ne zaman dogdun?
- 1919'da Atatürk Samsun'a çiktigi zaman dogdum.

Ata, bir an düsündü. Yil 1934 idi. Kadinin bu ifadesine göre 15 yasinda olmasi lazim gelirdi. Halbuki karsisindaki kadin 25 yaslarinda görünüyordu tekrar sordu :
- nasil olur
- evet , nasil olurdu .bu sati kadin hiç tereddütsüz, o her zamanki nüktedan haliyle ve memleketin isgal altinda geçirdigi aci yillari ima ederek:
- evet pasam,ondan evvel yasamiyordum ki !
Bu espiri ata'yi bir hayli düsündürdü. Ayrilirken yaverine kadinin ismini ve adresini not ettirdi.daha sonra biz sati kadini büyük millet meclisine giren ilk kadin milletvekili olarak görmekteyiz.

Yazilmayan yönleriyle Atatürk, S. Arif Terzioglu sayfa 22-23

88Atatürk'ün Hatıraları - Sayfa 4 Empty Geri: Atatürk'ün Hatıraları Salı Nis. 22, 2008 8:22 pm

ÇAKAL

ÇAKAL
Öğrenci
Öğrenci

12 Eylül 1929 tarihinde Ankara'da paris büyükelçisi Fethi Okyar'a ...
12 Eylül 1929 tarihinde Ankara’da Paris büyükelçisi Fethi Okyar’a cumhurbaskanligi genel sekreteri Tevfik Biyiklioglun’dan bir telgraf gider:
“reisicumhur hazretleri fransiz hukuk fakültelerinde okutulan derslere ait kitaplarla en mufassal ve yüksek bir umumi tarihi zat-i alilerinden rica etmektedir.”
Fethi bey, üç gün içinde kitaplari gönderir, arkadan yeni siparisler gelir, ernest lavisse ve alfret rambaud’un 12 ciltlik “histoire generale des peoples et des civilisations” kitabi istenir, Fethi Okyar bunlari da gönderir.
18 kasim 1929’da büyükelçi’ye, Çankaya’dan bir mektup gelir:
“dün ernest lavisse’in on iki ciltlik tarih-i umumisi geldi. Yalniz tarih-i kadim’e ait kismi yok, yani milattan sonra basliyor. Bunu ikmal edecek kisimin da lütuf buyurulmasini reisicumhur hazretleri rica ediyorlar.(...) Yalniz bunlarin bedeli bir hayli tutsa gerektir. Tasfiye edilmek üzere bedelinin is’arini istirham ederim. Pasa hazretleri, sonra bir daha kitap istemeye yüzümüz olmaz, diyorlar. Reisicumhur hazretleri muhabbetle gözlerinden öpüyorlar efendim.”
Fethi bey, Atatürk’ün çok yakin arkadasidir, kitaplarin bedelini seve seve ödeyebilir, ama Atatürk bunu istemez, fatura gelir, kitaplarin bedeli paris’e gönderilir.
1930’da Fethi Okyar, merkeze döner, Paris büyükelçiligi’ne Münir Ertegün atanir, atatürk’ün kitap siparisleri devam eder, genel sekreter, rene grousset’nin iki ciltlik “historie de i’ektreme orient” adli kitabini ister.
Kitap hemen gönderilir.....
Devamini bilal simsir söyle anlatir:
“Münir bey, hemen kitabi postalar. Kitabin 571 frank, 80 santim tutarindaki faturasini da disisleri bakanligi’na yollar. Büyük bir hukukçu olan Münir bey, büyükelçilik ve bakanlik bütçesinden cumhurbaskani için harcama yapilamayacagini herhalde bilir. Ama, belki, gazi için bir kerecik çignesek ne çikar, diye düsünmüstür. Bu yüzden disisleri bakanligi ve sayistay kendisinden hesap soracak degildi ya. Gazi denince akan sular dururdu.”
Ama büyükelçi yanilmaktadir, çankaya’nin böyle seylere tahammülü yoktur.
Hatta büyükelçi, disisleri’nin kitap, brosür tahsisati vardir, fatura bakanliga gönderilmis, bedeli o tahsisattan ödenmistir, dese bile...
Çankaya faturalari disisleri bakanligi’ndan alir, 571 frank, 80 santim is bankasi araciligiyla paris’e gönderilir.

89Atatürk'ün Hatıraları - Sayfa 4 Empty Geri: Atatürk'ün Hatıraları Salı Nis. 22, 2008 8:22 pm

ÇAKAL

ÇAKAL
Öğrenci
Öğrenci

Serbest firka'nin kurulusu ve kaldirilisi :
Gazi, 1930 yilinin kasim’inda Kayseri yönünde trenle yurt gezisine çikmisti. Yol arkadaslarina ilk sordugu soru;
"serbest firka'yi kapatmakla iyi mi ettik?" idi. Tabii herkes "iyi oldu" diyordu. Ama bu soru bütün gezi boyunca sürecekti. Sonunda 22 kasim 1930'da gazi Samsun'a varmisti. Samsun'da olaganüstü önlemler alinmistir. Halk asker kordonlarinin arkasina sinmistir. Aksam ziyafet verilir. Ama masada kenti temsil eden hiç kimse yoktur. (Bosnakzade Ahmet Bey).
"Belediye baskani nerede? Nasil olur? Kentlerine konuk geldik" diye sorar belediye baskani serbest firka’li oldugu için vali tarafindan davet edilmemistir. Hemen belediye baskani’ni bulup masaya getirirler. Söz serbest firka'dan açilir. Gazi serbest firka'nin kendinden beklenen isleri göremeyecegi, memlekette gericiligin ve inkilap disi akimlarin bundan yararlanacagi düsüncesi ile serbest firka'nin kapatildigini anlatir ve sonunda belediye baskani’na dönerek der ki;
"simdi baskan bey, siz de artik kaldirilmis olan bir partinin belediye baskani olarak görevinizi sürdürmek istemezsiniz, degil mi? Istifa ediniz" ama belediye baskani’nin yaniti baskadir.
"Pasam, ben serbest firka'yi temsil etmiyorum. Bu seçim halkin bana karsi bir güveni seklinde ortaya çikmistir. Eger bu görevden istifa edersem, halkin gösterdigi yakinliga ve güvenine karsi gelmis olurum."
Gazi sakin bir sesle :
"düsündügünüz dogru. Dilediginiz gibi olsun." yanitini verir.

90Atatürk'ün Hatıraları - Sayfa 4 Empty Geri: Atatürk'ün Hatıraları Salı Nis. 22, 2008 8:23 pm

ÇAKAL

ÇAKAL
Öğrenci
Öğrenci

Sivas'ta vatan bütünlügü ve bütün millet adina bir ...
Sivas'ta vatan bütünlügü ve bütün millet adina bir kongre toplamaya karsi olanlar çoktu.
Isgal kuvvetleri ile İstanbul hükümeti de kongreyi toplatmamak için el birligi etmislerdi. Binbasi rütbesinde bir fransiz jandarma subayi, yanina bir tercüman alarak sivas valisine geldi.
"eger burada kongre toplanirsa fransizlar sivas'i isgal edecekler" dedi.
Vali, Mustafa Kemal'e ikinci bir kongreden vazgeçilmesini yahut Erzincan'da toplanmasini söyledi. Kuva-i milliyeci bir genç sonradan Sivas milletvekili Kasim da valiyi desteklemekteydiler. Mustafa kemal, ingilizlerin Samsun'u ---- tutmak, on güne kadar yeni isgaller yapmak santaji ile kendi çalismalarina engel olmak istediklerini hatirlatarak bu blöflere kulak asmamalari cevabini verdi.
Hiç bir vaka olmadan 2 eylül aksami Sivas'a varilmistir. Sehirde ne kadar fayton ve yayli araba varsa hepsini karsilayicilar tutmuslardi. Yalniz hürriyet ve itilaf partisinden kimse yoktu. Kalabalik arasinda fransiz subayin tehdidi üzerine telaslanan genç rasim'i Gören Mustafa Kemal:
- "gençler için vatan islerinde ölmek olabilir, korkmak asla !
Kurtulus Savasi’nda Sakarya Zaferi nasil bir kader dönümü olmussa, anadolu'da yeni devletin kurulusunda sivas kongresi’nin o kadar büyük önemi vardir.

F. Rifki Atay, Çankaya

91Atatürk'ün Hatıraları - Sayfa 4 Empty Geri: Atatürk'ün Hatıraları Salı Nis. 22, 2008 8:23 pm

ÇAKAL

ÇAKAL
Öğrenci
Öğrenci

Samsun'dan havza'ya gidiyorduk. Altimizda, birinci dünya harbi'nden kalan ...
Samsun’dan havza’ya gidiyorduk. Altimizda, birinci dünya harbi’nden kalan benz marka bir otomobil vardi. Söför de Türk degildi. Yola çiktik, biraz sonra motorda bozukluk oldu ve araba durdu. Otuzalti yasinda zaferler kazanan kumandan Mustafa Kemal Paşa’nin ne demek oldgunu arkadaslari bilirler. Kizdi ve asabilesti. Söförü azarladi ve kendisi makinayi harekete geçirmege ugrasti. Tabi muvaffak olamadi.
Ben, doktor Refik Saydam ve Kazim Dirik bir kösede duruyorduk. Dogrusu, içimizden neden ise karistigina hem üzülüyor, hem sinirleniyorduk. Içimizden geçeni anlamis gibi bize bakti ve dedi ki:
- on sene sonra sizinle, kendi yaptigimiz yollarda, Türk söförleri bizi istedigimiz yerlere götürecekler!
Biz sustuk. Içimizden geçenlerin ne oldugunu bilmem anlatmak lazim mi? Aradan tam on yil geçti. Ben birinci umumi müfettis idim. Diyarbakir’a gelmisti. Bir yolda giderken gene otomobil bozuldu. Kafile durdu. Beni yanina çagirdi ve Türk söförle islemeye baslayan makineyi isaret etti:
- vaadimi yerine getirdim!

Dr. Ibrahim Tali Öngören

92Atatürk'ün Hatıraları - Sayfa 4 Empty Geri: Atatürk'ün Hatıraları Salı Nis. 22, 2008 8:23 pm

ÇAKAL

ÇAKAL
Öğrenci
Öğrenci

Muallimler ankara'da bir içtima yapmislar...
Muallimler ankara'da bir içtima yapmislar, içtimaa iki üç muallim hanim da istirak ederek salonda ayri bir yere oturmuslardi.

Muallim hanimlarin içtimaa gitmelerini hos görmeyen meclis'in sariklilari gaziye sikayete gidiyorlar.

Gazi kizarak :
- "kimmis muallimler cemiyeti reisi ? Çagirin onu !"

Ve Mazhar Müfit birkaç dakika sonra içeri girinci gürleyen bir sesle çikisiyor :
-"siz muallimler içtimamda ne yapmissiniz ? Ne ayip sey bu ?"

Mazhar Müfit sasakalir. Gaziden bu hareket mi beklenirdi ? Sariklilar muzaffer bir besaretle gülüyor. Sariklilar nes'e içinde gazinin sesi hep ayni tonda devam ediyor.

- "olur sey degil olur sey degil !"

Mazhar Müfit hala ayakta ve hala ne diyecegini sasirmis bir halde cevap vermeye çalisiyor :
-"efendim vallahi... "

- "birak birak ben hepsini biliyorum; içtimaa muallime hanimlarida çagirdiniz. Fakat onlari niye ayri siralara oturttunuz ? Sizin kendinize mi itimadiniz yok, türk haniminin faziletine mi ? Bir daha öyle ayrilik gayrilik görmeyeyim, anladiniz mi ?

Atatürk'ün nükteleri-fikralari-hatiralari syf.59

93Atatürk'ün Hatıraları - Sayfa 4 Empty Geri: Atatürk'ün Hatıraları Salı Nis. 22, 2008 8:24 pm

ÇAKAL

ÇAKAL
Öğrenci
Öğrenci

Tarihimiz sayisiz savaslarla doludur.
Tarihimiz sayisiz savaslarla doludur. Biz bu savaslardan baskaldirip ne memleketi imar edebilmisiz, ne de kendimiz refaha kavusmusuzdur. Bunun sebebi, bizim suçumuzda oldugu kadar düsmanlarimizdadir da. Çünkü basta moskoflar olmak üzere düsmanlarimiz hep söyle düsünürlerdi :

- Türklere rahat vermemeli ki, baska sahalarda ilerleyemesinler...

Bunun için de sik sik basimiza belalar çikarirlar, savaslar açarlar, Balkan milletlerini istiklal diye kiskirtirlardi.

Biz böyle durmadan savasirken de o zamanlar askere alinmayan gayri müslimler durmadan zenginlesirlerdi.

Onlarin neden zengin, bizim neden fakir kaldigimizi bir köylü, Atatürk'e verdigi kisa bir cevap ile gayet veciz olarak izah etmistir.

Atatürk, mMersin'e yaptigi seyahatlerden birinde, sehirde gördügü büyük binalari isaret ederek sormus :

- bu kösk kimin ?
- kirkor'un...
- ya su koca bina ?
- yargo'nun
- ya su ?
- salomon'un...

Atatürk biraz sinirlenerek sormus :

- onlar bu binalari yaparken ya siz nerede idiniz ? Toplananlarin arkalarindan bir köylünün sesi duyulur :

- biz mi nerede idik ? Biz Yemen'de, Tuna boylarinda, Balkanlarda Arnavutluk daglarinda, Kafkaslar'da, Çanakkale'de, Sakarya'da savasiyorduk pasam...

Atatürk bu hatirasini naklederken :

- hayatimda cevap veremedigim yegane insan bu ak sakalli ihtiyar olmustur, der dururdu.

Atatürk'ün nükteleri-fikralari-hatiralari, syf. 18

94Atatürk'ün Hatıraları - Sayfa 4 Empty Geri: Atatürk'ün Hatıraları Salı Nis. 22, 2008 8:24 pm

ÇAKAL

ÇAKAL
Öğrenci
Öğrenci

Atatürk bu engin insanlik duygusu ile milletlerin istiklali...
Atatürk bu engin insanlik duygusu ile milletlerin istiklali prensibine olan gönülden saygi ve bagliligini izmir’e girdigi sirada da göstermisti... O’na İzmir’de Karsiyaka’da bir ev hazirlanmisti ki, bu evde isgal esnasinda Yunan krali Konstantin’de kalmisti... Evin sahibinin oglu ile hazirlikta çalisanlarin bazi yakin akrabasi Yunanistan’da esir bulunuyorlardi; isgal esnasinda, bütün Türkler gibi çok izdirap çekmislerdi; içlerinden yaraliydilar ve yunanlilardan öç almak atesiyle yanip tutusuyorlardi. Bu duygularin etkisi altinda evin dis merdiveninin üzerine, muzaffer baskomuta’ninin basip geçmesi için, ipek bir düsman bayragi sermislerdi...

Atatürk yere serili bayragin önünde durmustu; etrafinda bulunan kadin-erkek izmirliler, kendisini içeriye girmeye davet ediyor, gözleri yaslarla dolu:
“buyurunuz, geçiniz, bizim öcümüzü yerine getiriniz. Yabanci kral bu evden içeri, bizim bayragimiza basarak girmisti; siz lütfedin, bu karsilikla o lekeyi silin. Burasi bizim sehrimizdir, bu ev sizin evinizdir, bu hak sizindir” diye yalvariyorlardi.

Hiçbir durumda benligini ve sagduyusunu kaybetmeyen civanmert insan; kendilerine en tatli bakis ve sesi ile:
“o, geçmiste hata etmis; bir milletin iskitlalinin timsali olan bayrak çignenmez, ben onun hatasini tekrar edemem,” cevabini vermisti ve ancak bayragi yerden kaldirttiktan sonra beyaz mermerlere basarak içeri girmisti...

Soyak, Hasan Rıza; Atatürk’ten hatiralar, s. 136

95Atatürk'ün Hatıraları - Sayfa 4 Empty Geri: Atatürk'ün Hatıraları Salı Nis. 22, 2008 8:24 pm

ÇAKAL

ÇAKAL
Öğrenci
Öğrenci

Kurtdereli...

Atatürk, ünlü güreşçi Kurtdereli'ye ödül olarak 1000 liralık bir İş Bankası çeki veriyor. Altını Kemal Atatürk diye imzalıyor, zaten çeklerde resmi de var. Pehlivan çeki İş Bankası' na götürüyor; kendisine 1000 lirayı ödüyorlar. Muazzam bir para.

Ama Kurtdereli hala bekliyor. "Ne bekliyorsun pehlivan?" diye sorduklarında çeki beklediğini söylüyor.
"Parayı aldın, çek bizde kalacak" diyorlar.
"O zaman alin 1000 liranızı, verin çekimi" diyor. "Onda Atatürk'ümün imzası var." Ve parayı iade edip Atatürk imzalı çeki sevgiyle cebine yerleştirerek gidiyor.

Atatürk bir sabah florya’dan dolmabahçe sarayina dönüyor. Yesilköy istasyonunun önünden geçerken birdenbire otomobili durduruyor ve basyaver’e:
- sorunuz, tren var mi? Diye emir veriyor.
O sirada tren hemen hareket etmek üzeredir, hep birlikte otomobilden inip yanindakilerle trene biniyor. Karar ani verildigi ve tatbik edildigi için bu trene binis hemen kimsenin nazari dikkatini çekmiyor. Bir müddet sonra, her seyden habersiz olan kondüktör ata’nin bulundugu kompartimana geliyor. Kafileyi görünce çekilmek istiyor. Ata hemen sesleniyor;
- vazifeni yap! (yanindakileri göstererek) bu efendilere niçin bilet sormuyorsun?
Yanindakiler cevap verirler.
- pasam biz mebusuz. Tren bileti almayiz. Parasiz seyehat ederiz.
Ata hayretle:
- bu imtiyazi hiç begenmedim, der. Çok ayip ve acayip bir kaide. Çok güzel halkçilik!

Ali Kılıç

96Atatürk'ün Hatıraları - Sayfa 4 Empty Geri: Atatürk'ün Hatıraları Salı Nis. 22, 2008 8:24 pm

ÇAKAL

ÇAKAL
Öğrenci
Öğrenci

Sivas kongresi sonrası...


Sivas kongresi sonrasi, heyeti temsiliye’nin Ankara’ya gelmesi kararlastirildiktan sonra Mustafa Kemal ve Hüseyin Rauf beraberlerindekilerle ankara’ya geldiklerinde keçiören yolu üzerindeki ziraat mektebi’ne misafir edilmislerdi. Daha sonra Mustafa Kemal Ankara istasyonundaki gar müdürlügü binasina yerlesti. Burasi hem evi, hem çalisma yeriydi.

O tarihlerde ankara vilayetinin sehir merkezi kale ve onun hemen çevresi idi. Keçiören, Etlik, Dikmen, Ayranci’da bag evleri vardi. Bunlar arasinda Çankayada papazin bagi olarak adlandirilan iki katli ev Mustafa Kemal’e armagan edildi ve o da evi ordu’ya devrederek evin adi ordu köskü oldu. Iki katli binaya 1924’de ilaveler yapildi fakat bina isitilamiyor idi. Zafer, inkilaplar, cumhuriyet, dünyanin üzerimizde toplanan gözleri, Mustafa Kemal’in müstesna sahsiyeti, mütevazi de olsa yeni bir devlet baskanligi konutunu zorunlu kiliyordu.

Mustafa Kemal yeri kendi seçti, kayalar düzenlendi, dis cephe pembe rengin hakimiyetinde, içerde yesilin her tonu ile ve planin esasi Mustafa Kemal’in olan yapi 1932’de tamamlandi ve ayni yilin haziran ayinda da tasinildi.
Pembe köskün dösenmesi için bütçede pek mütevazi para vardi. Gazi, gerekli olani sahsi imkanlari ile karsilama karari aldi ve kendisine tavsiye edilen o günlerde beyoglu istiklal caddesinde bir türk’ün açtigi dekorasyon magazasi sahibi Selahattin Refik beyi ankara’ya davet etti. Binayi gezdirdi, arzularini açikladi ve kendisinden teklif istedi.

Kisa süre sonra kendisine sunulan tasariyi inceledi, muhatabi konuyu gerçekten biliyordu ve anladi ki, kendisini taniyanlarca da uyarilmisti. Buna ragmen teklifleri hazirlayanlari kirmadan ülkenin mütevazi imkanlarini izah edebilmis olmanin rahatligi içinde feragatlar istedi. O sirada ata’nin yaninda olan Ankara belediye baskani asaf İlbay bey Ata’nin su açiklamasini kaydeder.
“biliyorsunuz burasi cumhurbaskanligi köskü... Mülkiyeti devletin... Benden sonra buraya meclisin veya belki milletin dogrudan seçecegi zatlar gelecek. Bu esyalarin parasini benim sahsen verdigimi sizler biliyorsunuz ama, yarin bunu bilmeyenler içinde yanlis hükümler veren olmaz mi? Memlekete en zaruri hizmetlerin yapilamadigi bütçe darligi içinde israf yapildigini düsünenler bulunmaz mi? Bir endisem de karar mevkinde olanlarin sahsi arzularini devlete yükleme mevzuunda beni emsal göstermelidir. Bunu hiç istemem.”
Sonra Selahattin Refik bey’e döner:
“sahsi imkanlarin olsa bile, böyle mekânlara asgari masraflarla rahat ve zevkli tefrisi tercih etme tercihindeyim. Beni anliyorsunuz zannederim.” Der.

97Atatürk'ün Hatıraları - Sayfa 4 Empty Geri: Atatürk'ün Hatıraları Salı Nis. 22, 2008 8:25 pm

ÇAKAL

ÇAKAL
Öğrenci
Öğrenci

Sakal...

Atatürk Amasya ziyaretinde.Vali konağında yörenin ileri gelenleri ile sohbette. Bir ara tam karsısında oturan birine takılır gözleri. Yaşı ellinin üzerinde bu adam beline kadar inen sakalıyla Atatürk'ün dikkatini çeker. Ata, yanındaki valinin kulağına eğilip sorar;

- Kimdir bu?

Vali yanıt verir;

- Efendim kendisi Şıh'tır. Yörede çok hatırlısı vardır.

Atatürk Şıh'ı yanına çağırır ve;

- Bak baba, imanın ölçüsü sakalın boyunda değildir. Sunu rica etsem de en azından Peygamber efendimizinki gibi kısaltsan der ve eliyle de boyun altı hizasını gösterir.

Şıh;

- “ Emrin olur Paşam ” diyerek yerine çekilir.

Aradan zaman geçer, bir aksam Atatürk Amasya'daki Şıh'ı hatırlar ve Vali'yi telefonla arayıp durumu sorar. Vali nasıl söyleyeceğini bilememekle birlikte, Şıh'ın sakal boyunda en küçük bir kısalma bile olmadığını aksine kimselere el sürdürmediğini anlatır. Atatürk telefonu kapatır, kağıdı kalemi eline alır ve az sonra nazırını çağırıp, yazdığı yazıyı Amasya Valiliği’ne tebliğ etmesini ister. Ertesi gün Amasya'dan bir haber gelir ki Şıh Efendi Ata’yı görmek üzere Ankara'ya yola çıkmış...

Şıh gelir, Ata’nın karsısına çıkar. Sakal tamamen kesilmiş, sinekkaydı bir tıraş olunmuş, saçlar kısaltılmış, kılık kıyafet bastan sona değiştirilmiş, bambaşka bir görünüme bürünülmüştür. Atatürk'ün mesai arkadaşları bu değişimi anlayamaz ve Ata'ya sorarlar;

- Aman Paşam, o Şıh ki sakalına el dahi sürdürmezdi, siz ne ettiniz de kökünden kesmesini sağladınız?

Ata gülümser, sonra da yanındakilere dönüp;

- Dün aksam Amasya Valiliği’ne bir yazı gönderdim ve Şıh'ı Afyon'a vali atadığımı bildirdim

der.

Ardından da yeni bir yazı hazırlayıp nazırına bu yazıyı da Şıh'a vermesini söyler. Yazıda söyle yazmaktadır;

- İnancın ölçüsünün sakalda olmadığını anladığına sevindim. Valilik meselene gelince, bugün koltuk uğruna kırk yıllık sakalından vazgeçebilen yarın başka şeyler için milletinden bile vazgeçebilir. Seni böyle bir ikileme mahkum bırakmayalım. Kal sağlıcakla...

Sayfa başına dön  Mesaj [4 sayfadaki 4 sayfası]

Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz