.:Cumhuriyet Lisesi:.
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
.:Cumhuriyet Lisesi:.

Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

Hüseyin Nihal Atsız

3 posters

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

1Hüseyin Nihal Atsız Empty Hüseyin Nihal Atsız Çarş. Nis. 30, 2008 11:10 am

hasan_sabbah

hasan_sabbah
Admin
Admin

Hüseyin Nihal Atsız (1905 - 1975)



Hüseyin Nihal Atsız (Atsız), 12 Ocak 1905'te İstanbul'da Kadıköy'de doğdu. Babası bahriye (deniz) subayı Nail Bey, annesi Fatma Zehra Hanımdır. İlköğrenimini Kadıköy'deki çeşitli okullarda, orta öğrenimini Kadıköy ve İstanbul sultanilerinde yaptı. Buradan mezun olunca Askeri Terbiye�ye yazıldı. Bu okulun 3.sınıfında iken, Arap asıllı bir subaya selam vermeyi reddettiği için okuldan çıkarıldı. Daha sonra İstanbul Darülfünunu (Üniversitesi) Edebiyat Fakültesi!ne yazıldı. Bu fakülteden 1930 yılında mezun olunca, Türkiyat Enstitüsü'nde, hocası Köprülüzade M.Fuat Beyin asistanı oldu. Ancak diğer hocası Zeki Velidi (Togan) Beyin Türk Dil Kurultayı'nda maruz kaldığı hücumlara tepki olarak çektiği telgraf sebebiyle asistanlıktan çıkarıldı (1933).

Atsız, önce Malatya Ortaokulu'nda Türkçe, daha sonra Edirne Lisesi'nde Edebiyat hocalığına tayin edildi. Edirne'de iken Orhun dergisini yayımladı (1933-1934). Bu dergi, daha önce yine kendisinin yayımladığı Atsız Mecmua'nın (1931-1932) devamı niteliğindeydi. Her iki dergi de Türkçülük ülküsünü güçlendirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla çıkarılmıştı. Ancak dil, edebiyat, tarih, halkbilim, yazım konularındaki yazılar ve şiirler de bu dergilerde yer alıyordu. Orhun'un 9.sayısındaki, resmi tarih tezini eleştiren bir yazı sebebiyle dergi kapatıldı. Atsız da bakanlık emrine alındı.

Ağıt

Gönlümde yazdığım bu son ağıta
Nazire yaparak coşan dalgalar!
Hastası olup da geç vakit hekim
Arayanlar gibi koşan dalgalar!

Sizin de elbette var ki bir sızınız,
Bundan mı geliyor korkunç hızınız?
Beni de beraber alır mısınız
Kederle kabarıp şişen dalgalar?

Sizinle paylaşssak bu korkunç gamı;
Bitmiyor bu sonsuz ecel akyamı.
Bilmem ki bundan mı titriyor gemi
Ey dalgakıranı aşan dalgalar?

Hey Atsız! Çöküyor eski bir direk.
Baksan da dünyaya titremeyerek
Hepimiz beraber haykırsak gerek
Ey bela dehrinde pişen dalgalar!..

Nihal Atsız, bundan sonra dört yıl kadar Deniz Gedikli Hazırlama Okulu'nda Türkçe öğretmenliği yaptı. 1938'de bu işinden de uzaklaştırıldı. Kendisine resmi hizmet kapısı kapanınca Özel Yuca Ülke ve Boğaziçi liseleri gibi okullarda öğretmenlik yaptı. Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar ve Türk Edebiyatı Tarihi adlı ilmi kitapların yanı sıra birçok broşür yayımladı. O dönemin sol düşüncesine karşı şiddetli bir fikir mücadelesine girişti. Tanrıdağ, Çınaraltı gibi milliyetçi dergilerde yazılar yazdı. 1943'te Orhun'u yeniden yayımladı. Bu derginin 15-16. sayılarında dönemin başbakanı Şükrü Saracoğlu'na hitaben yayımladığı açık mektuplarda, Milli Eğitim Bakanı Hasah-Ali Yücel'in istifasını istedi.

Atsız'ın Yücel'i eleştirisinin sebebi ise
Milli Eğitim Bakanlığında tek taraflı bir kadrolaşmadır. Bu yazıların bazılarında muarızlarına sert eleştirilerde bulunan Atsız, sonunda Sabahattin Alinin açtığı hakaret davasıyla yargılanmaya başlar. Ve yine bu davayla birlikte Orhun dergisi kapatılır. Atsız-Sabahattin Ali davası büyük yankılar uyandırır. Öğrenci olayları ve gösteriler başgösterir bunun hemen akabinde de Atsız ve 22 arkadaşı hakkında hükümet darbesine teşebbüs suçlaması ile yargılandı. Askeri mahkeme, Türkçülerin birçoğunu çeşitli cezalara çarptırdı. Atsız da 6 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ancak, Askeri Yargıtay bu kararları bozdu. Yeniden görülen dava sonucunda bütün Türkçüler ve bu arada Atsız da beraat ettiler. Ancak, Atsız, uzun süre öğretmenlik mesleğine dönemedi. Türkiye Yayınevi�nde çalıştı ve önemli Osmanlı tarihlerinin neşirlerini hazırladı.

Tek parti iktidarının son yıllarında, fakülteden sınıf arkadaşı Prof Dr.Tahsin Banguoğlu�nun Milli Eğitim Bakanlığı zamanında yeniden öğretmenliğe tayin edildi. Fakat, kendisine öğretmenlik hakkı tanınmadı ve Süleymaniye Kütüphanesi�nde uzman olarak görevlendirildi.

1950-1951 öğretim yılının başında Haydarpaşa Lisesi edebiyat öğretmenliğine getirilen Atsız, burada iki yıl görev yaptı. Bu defa da, 3 Mayıs'ın kutlanması için Ankara�da verdiği bir konferans nedeniyle öğretmenlikten alındı ve Süleymaniye Kütüphanesi'ndeki görevine iade edildi (1952). Burada 17 yıl çalıştıktan sonra 1969'da emekliye ayrıldı. Atsız, 11 Aralık 1975'te vefat etti.

Hüseyin Nihal Atsız 1555

2Hüseyin Nihal Atsız Empty Geri: Hüseyin Nihal Atsız Çarş. Nis. 30, 2008 11:27 am

hasan_sabbah

hasan_sabbah
Admin
Admin

YAKARIŞ

I

Anlamayız hayatı felsefeyle, ilimle;
Hayat çelik ellerle atılan zar olmalı.
Rahat yatakta ölmek acep olmaz mı çile?
Kanlı sınır boyları bize mezar olmalı.

Âşık nasıl bulursa iç açan bir serin su
Sevdiği bir güzelin som yalaz dudağında,
Sönecektir bizim de gönlümüzün tamusu
Tanrıların gezdiği yüce Tanrı Dağında.

Tanrı Dağı! Tanrılar, tanrılaşanlar dağı!
Orda on üç asırdır bizi bir gözleyen var.
Savaş türküleriyle aylı kızıl bayrağı,
Kefensiz ölülerin ruhunu özleyen var.

Ulu Tanrı! Kür Şad'ın yenilmeyen ruhunu
Yüce Tanrı Dağında daha biraz barındır!
Geleceğiz yakında! Yarın bütün oralar
Demir bileklerdeki çelik kılıçlarındır!

Tasamı dır yakarsa bir kurşun kalbimizi?
Ne çıkar süngülerle delinirse bağrımız?
Bu kurşunlar, süngüler öldüremezler bizi,
Belki diner onlarla ezeli kalp ağrımız.

Gözümüzde bir hasret parlayarak düşünce,
Toprak ana elbette bize açar kolunu.
Onun kadar düşünmez bizi hiçbir düşünce,
Kendi koynunda saklar can veren her oğlunu.

Yurt ve şeref uğrunda sen seril de toprağa
Varsın hiçbir dudakta anılmasın er adın!
Kan sızarak göğsünden huzuruna varınca
Istırâbı dinecek belki o gün Kür Şad'ın.

Gam mı ceylân gözlüler bizlere yâr olmasa?
Yeter ki kılıçlarla süngüler yâr olmalı.
Rahat yatakta ölmek sanki değil mi tasa?
Savaş ve er meydanı bize mezar olmalı.

II

Bir gün olur, elbette eski beğler dirilir;
Yine kılıç kuşanır tarihteki paşalar.
Yine şanlar alınıp nice canlar verilir,
Yiğit akınımızdan yine dünya şaşalar.

"Türk tarihi" denilen kahramanlık şiirini
Yeniden yazmak için harcayacağın kandır.
Mısralar, içinde en güzel ve derini
Batıda "Niğbolu", doğuda "Çaldıran"dır.

Yine Batılıların üçüncü Kosova'da
Topraklara sereriz, bir değil, birkaçını.
Çekilince kılıçlar yeniden Haçova'da
Paramparça ederiz Cermenliğin haçını.

Yine ufka açılır şanlı korsanlarımız,
Bir Türk gölü yaparlar Akdeniz'in içini.
Acı acı gülerek bugün susanlarımız.
Yarın rezil ederler Romalı’nın piçini

Genç Fatih’in ordusu yine tekbir alınca
Söndürürüz kâfirin Meryem Ana mumunu.
Haritadan sileriz Tuna’ya at salınca
Ulah’ını, Sırp’ını, Bulgar’ını, Rum’unu.

Gövdesini elbette döndürürüz kalbura
Bir geçerse Moskof’un elimize yakası.
Çanakkale önünde yine kopar bir bora
Süngümüzle bozulur İngiliz'in cakası...

Yiğit Harbiyeliler! Öğrenin dersinizi:
Kahraman göz kırpmadan düşmana saldırandır.

Vazifeniz: Kanije, Silistire, Pilevne,
Niğebolu, Kosova, Malazgirt, Çaldıran'dır.

Yarın Yavuz dirilip bize buyruk verince
Kızgın kum çöllerini yeni baştan aşarız.
Kanlarımız sebildir; akıtarak hepsini
Belirsiz mezarlarda anılmadan yaşarız...

1936
Hüseyin Nihal Atsız

3Hüseyin Nihal Atsız Empty Geri: Hüseyin Nihal Atsız Çarş. Nis. 30, 2008 11:31 am

hasan_sabbah

hasan_sabbah
Admin
Admin

TÜRKLER'İN TÜRKÜSÜ

Dilek yolunda ölmek Türkler'e olmaz tasa,
Türk’e boyun eğdirir yalnız türeyle yasa;
Yedi ordu birleşip karşımızda parlasa
Onu kanla söndürüp parçalarız, yeneriz.

Biz Tufanı yarattık uyku uyurken Batı,
Nuh doğmadan kişnedi ordularımızın atı.
Sorsan söyle diyecek gök denilen şu çatı :
Türk gücü bir yıldırım, Türk bilgisi bir deniz.

Delinse yer, çökse gök yansa kül olsa dört yan,
Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.
Yıldırımdan tipiden kasırgadan yılmayan,
Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz…

1931

Hüseyin Nihal Atsız

4Hüseyin Nihal Atsız Empty Geri: Hüseyin Nihal Atsız Çarş. Nis. 30, 2008 11:34 am

hasan_sabbah

hasan_sabbah
Admin
Admin

Adalar Denizinden Altaylar'ın daha ötesine kadar bütün TÜRK GENÇLİĞİNE

-I-

Bugünün Gençlerine

Yer bulmasın gönlünde ne ihtiras, ne haset.
Sen bütün varlığına yurdumuzun malısın.
Sen bir insan değilsin; ne kemiksin, ne de et;
Tunçtan bir heykel gibi ebedi kalmalısın.

Istırap çek, inleme... Ses çıkarmadan aşın.
Bir damlacık aksa da, bir acizdir gözyaşın;
Yarı yolda ölse de en yürekten yoldaşın,
Tek başına dileğe doğru at salmalısın.

Ezilmekten çekinme... Gerilemekten sakın!
İradenle olmalı bütün uzaklar yakın,
Doludizgin yaparken ülküne doğru akın
Ateşe atılmalı, denize dalmalısın.

Ölümlerden sakınma, meyus olmaktan utan!
Bir kere düşün nedir seni dünyada tutan?
Mefkuresinden başka her varlığı unutan
Kahramanlar gibi sen, ebedi kalmalısın...

1931

-II-

Muallim Arkadaşlarıma

Sen ne elde ve dilde gezen billur bir sağrak,
Ne de sıska bir göğse takılan bir çiçeksin;
Senin de bu dünyada nasibin var: Savaşmak!..
Kayalarla güreşip dağlarda öleceksin.

Yoldaşlık ederekten gökte güneşle, ayla
Aşarsın tepe, ırmak; yürürsün ova, yayla...
Hayata ne biçimde geldinse bir borayla
Daha sert bir kasırga içinde biteceksin.

KIZIL ELMA uğrunda kılıç çekince kından,
Bahtiyarlık denen şey artık geçmez yakından;
Mesut olup gülmeyi sök, çıkar hatırından.
Belki öldükten sonra bir parça güleceksin.

Yüz paralık kurşunla gider “HAYAT” dediğin;
“Tanrı Yolu” uzaktır; erken kalk, sıkı giyin.
Yazık, bütün ömrünce o kadar özlediğin
Güzel Kızıl Elma’na varmadan öleceksin.

1931

-III-

Belki bir gün çöllerde kaybedersin eşini,
Belki bir gün ağlarsın kaçtı diye karına.
Işıksız kulübende boranın esişini
Dinleyerek çıkarsın bir ümitsiz yarına.

Gün olur ki mertliğin uğrar kahpe bir hınca;
Namert bir el arkandan seni vurur kadınca;
Bir gün sabrın tükenir... Silahını kapınca
Haykırarak çıkarsın yurdunun dağlarına...

Hayatın kamçısıyla sızar derinden kanlar,
Senin büyük derdinden başkaları ne anlar?
Vicdanını ‘‘Paris’’e, ‘‘Moskova’’ya satanlar,
Küfür diye bakarlar senin dualarına.

Hey arkadaş! Bu yolda ben de coşkun bir selim,
Beraberiz seninle, işte elinde elim.
Seninle bu hayatın gel beraber gülelim,
Ölümüne, gamına, tipisine, karına...

1931

-IV-

Asker Kardeşlerime

Atandan kalmış olan kılıcı iyi bile,
Onu bütün gücünle vuracaksın çağında.
Savaş... Bunun tadını ey Türk sen bulamazsın,
Ne sevgili yanında, ne baba ocağında…

Savaşmaktan kaçınır, kim varsa alnı kara,
Kan dökmeyi bilenler hükmeder topraklara...
Kazanmanın sırrını bilmiyorsan git, ara
“Çanakkale” ufkunda, “Sakarya” toprağında.

Siyasette muhabbet... Hepsi yalan, palavra...
Doğru sözü “Kül Tegin” kitabesinde ara...
Lenin’den bahsederse karşında bir maskara,
Bir tebessüm belirsin sadece dudağında.

Yatağında ölmeyi hatırından sök, çıkar!
Döşeğin kara toprak, yorganındır belki kar...
Sen gurbette kalırsan, ben ölürsem ne çıkar?
Ruhlarımız buluşur elbet Tanrıdağı’nda...

1931

-V-

Mukadderat isterse seni yoldan çevirsin,
Sen hele bu yollarda yıpranarak aşın da,
Varsın bütün ömrünce bir an nasip olmasın
Yorgunluğunu gidermek serin bir su başında.

Bir gülüşten ne çıkar, ne çıkar ağlamaktan?
Kullar kancıklık eder, bela bulursun Hak’tan.
Gün olur ki bir yudum su ararsın bataktan,
Gün olur ki bir tutam tuz bulunmaz aşında.

Bir çığ gibi yürürsün bir lahza durmaksızın,
Bir ilahi kaynaktan geliyor çünkü hızın.
Duygular ölmüştür... Tapınılan bir kızın
Bir füsun bulamazsın gözlerinde, kaşında.

Istırabı kanına katta göz kırpmadan iç!
Varsın gülsün ardından, ne çıkar, bir iki piç...
Bu varlık dünyasında yalnız senin hiç mi hiç
Bir şeyin olmayacak... Hatta mezar taşın da...

1931
Hüseyin Nihal Atsız

5Hüseyin Nihal Atsız Empty Geri: Hüseyin Nihal Atsız Çarş. Nis. 30, 2008 11:37 am

hasan_sabbah

hasan_sabbah
Admin
Admin

KAHRAMANLIK

Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.
Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;
Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.

Sızlasa da gönüller düşenlerin yasından
Koşar adım gitmeli onların arkasından.
Kahramanlık: İçerek acı ölüm tasından
İleriye atılmak ve sonra dönmemektir.

Yırtıcılar az yaşar... Uzun sürmez doğanlık...
Her ışığın ardında gizlidir bir karanlık.
Adsız sansız olsa da, en büyük kahramanlık;
Göz kırpmadan saldırıp bir daha dönmemektir.

Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.
Bunun için ölüme bir atılış gerekir.
Atıldıktan sonra bir daha dönmemektir...

1933
Hüseyin Nihal Atsız

6Hüseyin Nihal Atsız Empty Geri: Hüseyin Nihal Atsız Çarş. Nis. 30, 2008 2:56 pm

hyro

hyro
Admin (Kurucu)
Admin (Kurucu)

Hepimiz Atsız'ız, hepimiz Türk'üz...

https://cumhuriyet.catsboard.com

7Hüseyin Nihal Atsız Empty Geri: Hüseyin Nihal Atsız Perş. Mayıs 01, 2008 2:56 pm

tlgkrkmz

tlgkrkmz
Çömez
Çömez

kitaplarindan birinde nazim hikmet için:

"acaba bu Nazım Hikmet yoldaşın sanatta ne değeri var? bazı budalalar tarafından asrın en yüksek şairi olduğu bile ilan edilen bu sanso pansa`nın şairliği hakikaten 100 numara mıdır? bana sorarsanız sıfır. şiirin bir tarifi vardır. Nazım Hikmet yoldaşın hezeyanları o tarife sığmaz. sanatta dar bir çerçeve içinde kapalı kalmak taraftarı değilim. fakat tulumbacı argolarını, zevk fesadına uğramış naraları da sanat diye kabul edemem. aklı başıda kimse de kabul edemez. şiir vezinle ve kafiyeyle olur. böyle olmuyan yazılara nesir derler. gerçi nesirde de şiir yapılır ama bu, manzum şiirden daha güç, daha san'atkarane birşeydir ve Hikmet yoldaşta bunun zerresi yoktur. nitekim gölgesi orhan selim`in yazıları da meydandadır.(Alıntı)
Demiş olan ülkücü bir yazar.. sn Nazım Hikmet'i de seviyodun dimi...

8Hüseyin Nihal Atsız Empty Geri: Hüseyin Nihal Atsız Perş. Mayıs 01, 2008 3:42 pm

hasan_sabbah

hasan_sabbah
Admin
Admin

Ben Komünist Nazım Hikmet'in şiirlerini severim,
Devrim Yanlısı Ahmet Kaya'nın şarkılarıyla müzik duygularımı tatmin ederim,
Atatürk'ün kahramanlıklarını işitip geçmişimle onur duyarım,
Nihal Atsız üstadı okuyup tüm hepsini kazanırım...
İnsanları düşüncükleri yahut savundukları değer üzerinden bir kalıba oturtmaya çalışmam... Ben onların yaptıklarına bakar, düşüncelerime uyan varsa yaşamımda uygullarım.
Saydığım isimlerin hiç birisini sevmem fakat ortaya koydukları eserler, benim için yeterlidir.

9Hüseyin Nihal Atsız Empty Geri: Hüseyin Nihal Atsız Perş. Mayıs 01, 2008 4:59 pm

tlgkrkmz

tlgkrkmz
Çömez
Çömez

Nazım Hikmet'in şiirini koyduğunda şunu yazmıştın
''Hiç Önemli Değil Kardeş..

Ama seninde bildiğin gibi mesele şiiiri oraya yazmak değil meselaşiirin içindeki mesaj..

Umarım anlaşılmıştır..''
bu nedemektir ki...

bu arada ATATÜRK'üde sevmiomuşsun bunu da söledin.. sni de tanımış oldum gerçekten..

10Hüseyin Nihal Atsız Empty Geri: Hüseyin Nihal Atsız Perş. Mayıs 01, 2008 5:24 pm

hasan_sabbah

hasan_sabbah
Admin
Admin

Sen ne meraklı tartışmaşıcı bir adamsın yavv. Sanane bnm kimi sevip kimi sevmediğimden.
Sana Nazım'ın şiirlerini sevidğimi söyledim gönderdiğim şiirde de anlattığı şey:kendisinin yanlış tanındığı çok güzel bir şekilde savunmuş o kadar..

Lafı niye her zamanki gibi çevirip kendi değişmez düşüncelerine göre konuşuyosun.
Evet belki söylediğin şeyler senin için doğru olabilir ama bu söyledikleirn toplumun ve benim değişmicek yargılar olması anlamına gelmez...

11Hüseyin Nihal Atsız Empty Geri: Hüseyin Nihal Atsız Perş. Mayıs 01, 2008 9:14 pm

tlgkrkmz

tlgkrkmz
Çömez
Çömez

ya bn sadece sni çok çelişkili görüyordum bunu söyledim o kadar.. daha sonra sn bn yukardakileri sevmiorm dedin Atatürk'te dahil.. bn de Atatürk'üde sevmiomuşsun tmm örendiim ii oldu dedim.. tartışmıyorum artık snnle...

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz