Fidel Castro'nun Atatürk Hakkındaki Düşünceleri
Fidel Castro, dünya kamuoyunun yakından tanıdığı son günlerde anımsadığım
kadarı ile 80. yaş günü kutlanan belki de yaşayan en eski ve uzun yıllardır
yönetimde olan Küba devlet başkanıdır.
Türkiye sol hareketi Castro ve Guevera’yı 68’li yıllarda tanıdı. Castro
ülkesinin ABD’ye karşı verdiği bağımsızlık mücadelesinin önderidir.
Castro, ABD’ye ve yerli işbirlikçilerine karşı verdiği mücadeleyi bir genç
Küba’lı avukat olarak; “Tarih Beni Berat Ettirecektir” adlı kitabında
detaylı olarak anlatıyor.
Yine, “Havana Duruşması” adlı tiyatro oyunu, Castro ve Che Guavera’nın ABD
Emperyalizmi ve yerli işbirlikçilerine karşı ABD’nin “Domuzlar Çıkarması” ve
sonuçlarını izleyicilerine lirik bir dille anlatan bir oyundur.
Fidel Casto, doğrusu ile yanlışı ile 40 yılı aşkın bir zamandır Küba devlet
başkanıdır.
Bu zaman süreci içinde Castro dünyaya bir olguyu isbat etti. ABD
Emperyalizminin burnunun dibinde bir minik adada bu süper gücün binbir
entrikasına karşı boyun eğmedi. Tam bağımsız olarak Küba varlığını sürdürdü.
Sürdürüyor.
Küba halkı aç kaldı, susuz kaldı. Ama sömürge olmadı.
Fidel Castro bu bağımsızlıkçı tavrını sadece kronik karşıtı ABD
emperyalizmine karşı değil, tüm egemenlere karşı sürdürdü.
Bu tavrını gün geldi sosyalist olduğu halde S.S.C.B’ye, gün geldi Başkan Mao’nun Çin Halk Cumhuriyeti’ne gösterdi.
Halkı bir çok şeyden mahrum kaldı. Ama ulusal onuru ayaklar altına alınmadı.
Küba halkı parya muamelesi görmedi.
Fidel Castro’yu Fidel Castro yapanda bu onurlu tavrı oldu. O’na sadece
dostları değil, karşıtları da saygı ile bakmak zorunda kaldı.
Türk aydınları ile Küba arasındaki ilişkilerde hep sıcak oldu. Bu zaman
zaman iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilere de yansıdı. Hatta bir ara
Türkiye’de Küba’ya gidip tatil yapmak moda haline geldi. Bu işten kimler
kimler nasibini aldı. Sadece sosyalist nostalji için giden Ahmet Kaya v.s.
değil parlamenter olan eski DİSK Başkanı Rıdvan Budak, MHP milletvekili
Mehmet Gül, eski MHP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Bülent Yahnici’de Küba
plajlarında boy gösterdiler.
Fidel Castro’ya karşı süren kamuoyu ilgisi, O’nun 1997’de İstanbul’da
düzenlenen Habitat toplantısının konuk konuşmacısı olmasına kadar gitti.
Türk medyası ise, ancak bu yıllardan sonra Fidel Castro’nun Mustafa Kemal
Atatürk ile ilgili düşüncelerini öğrenebildi.
22.8.1997 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Barış Doster şöyle yazdı:
“Zapata Caddesi ile Salvadar Allende Bulvarı’nın kesiştiği yer gibi
adreslerin tanımlandığı, devrimci bir geleneğin ve anti emperyalist ruhun
her sokakta hissedildiği Havana’nın en önemli caddelerinden birinde, bir
başka büyük devrimcinin, Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olduğu
belirtilmiş. Doğum tarihi olarak ise; 19.5.1881 yazılmış. Ayrıca kaidede
‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ sözlerinin Türkçesi ve İspanyolca’sı yer almış.”
Türkiye kamuoyu 1997 yılında İstanbul’da yapılan HABİTAT toplantısında Fidel
Castro’nun İstanbul’a gelmesinden sonra Yeni Yüzyıl gazetesinde Jale
Özgentürk ile yaptığı söyleşide özetle şunları öğrendi:
Castro Atatürk’ü kastederek, “O’nun yaptıklarını ben başaramazdım. Asıl
devrimci Atatürk’tür diyor ve şöyle devam ediyor: “Bu kadar büyük bir devrim
yaptım ama Atatürk’ün yaptıklarını başaramazdım.”.
O yılların sağlık bakanı Yıldırım Aktuna; Küba ziyaretinde Castro’nun
Atatürk’ün tüm yaşamını iyi bildiğini ve O’nun için; “Atatürk’ün büyük bir
asker, döneminin en önemli liderlerinden biri olduğunu” ifade ettiğini
ardından ise; “Küba’da bu kadar büyük bir devrim yaptım ama Atatürk’ün
Türkiye’de yaptıklarını başaramadım. Atatürk, harf devrimi gibi bir takım
reformlar yaptı. Ben böyle bir düzen değişikliği yapamazdım” dediğini ifade
ediyor.
Bütün bunlardan Fidel Castro’nun dünya siyaseti ve Türkiye’nin içinde
bulunduğu coğrafya’daki siyasi gelişmeleri ve tarihsel gelişimini
takibettiği de görülüyor.
Bugün dünyada yaşayan ender sosyalist ülkelerden biri olarak Küba ve devlet
başkanı Castro’nun aynı zamanda bir ABD uzmanı olduğunu da belirtmek
gerekir.
Dünyanın en ücra köşelerinde bile dilediğini yapan ABD emperyalizminin
burnunun dibinde bağımsız bir devlet olarak yaşamak ancak böyle olabilir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde işgalci emperyalist devletlere karşı
Türk bağımsızlık mücadelesi vererek ulusal devletini kuran Türkiye’ye karşı
ABD ve AB desteği ile etnik kalkışma yapmaya çalışan Kürtler için bakın
Fidel Castro bundan tam 11 yıl önce ne diyor:
“Türkiye’deki olayları yakından izliyorum. Umarım ve dilerim ki, sizin
oradaki Kürt Hareketi, Yankee’nin (ABD’nin) petrol bekçisi olmaz.”
Bu sözleri Fidel Castro kendini ziyarete Türkiye’den gelen bir heyet önünde
söylüyor. Bu heyet içindekilerden biri de Esenyurt eski belediye başkanı
Gürbüz Çapan’dır. Yıl ise; 1994. PKK Hareketi’nin Şemdinli baskını olayından
sonraki yıllar.
Daha ortada ne Irak işgali var, nede Apo’nun yakalanması meselesi.
Ne yazık ki Castro’nun belirttiği gibi Kürt Hareketi ABD’nin yani Yanke’nin
elinde adeta oyuncak olmuş durumda.
Yanke’nin AB destekli Ortadoğu işgalinin en büyük destekçisi artık Kürtler
oldu.
Kürtler verdikleri mücadeleye “bağımsızlık” adını veriyorlar.
Dünya’nın süper gücüne “petrol bekçiliği” yapmanın adı ne zamandan beri
“bağımsızlık mücadelesi” oldu.
Üstelik bu bekçiliğe sadece Kürtler içindeki bir grup değil önemli bir
çoğunluk aday, kamuoyuna açıklanan araştırma sonuçlarına göre Türkler’in
%80-82’si ABD’nin Irak işgaline karşı iken Kürtler’in %92’si bu işgalden
yana ve bu işgalin bölgeye demokrasi getireceği düşüncesi var.
Demek ki, yaşadığımız dünyada bağımsızlık mücadelesi vermek isteyenlerin ABD’ye karşı bağımsızlık mücadelesinde sembol isim olmuş Fidel Castro’dan
öğrenecekleri çok şey olduğu görülüyor.
Fidel Castro, dünya kamuoyunun yakından tanıdığı son günlerde anımsadığım
kadarı ile 80. yaş günü kutlanan belki de yaşayan en eski ve uzun yıllardır
yönetimde olan Küba devlet başkanıdır.
Türkiye sol hareketi Castro ve Guevera’yı 68’li yıllarda tanıdı. Castro
ülkesinin ABD’ye karşı verdiği bağımsızlık mücadelesinin önderidir.
Castro, ABD’ye ve yerli işbirlikçilerine karşı verdiği mücadeleyi bir genç
Küba’lı avukat olarak; “Tarih Beni Berat Ettirecektir” adlı kitabında
detaylı olarak anlatıyor.
Yine, “Havana Duruşması” adlı tiyatro oyunu, Castro ve Che Guavera’nın ABD
Emperyalizmi ve yerli işbirlikçilerine karşı ABD’nin “Domuzlar Çıkarması” ve
sonuçlarını izleyicilerine lirik bir dille anlatan bir oyundur.
Fidel Casto, doğrusu ile yanlışı ile 40 yılı aşkın bir zamandır Küba devlet
başkanıdır.
Bu zaman süreci içinde Castro dünyaya bir olguyu isbat etti. ABD
Emperyalizminin burnunun dibinde bir minik adada bu süper gücün binbir
entrikasına karşı boyun eğmedi. Tam bağımsız olarak Küba varlığını sürdürdü.
Sürdürüyor.
Küba halkı aç kaldı, susuz kaldı. Ama sömürge olmadı.
Fidel Castro bu bağımsızlıkçı tavrını sadece kronik karşıtı ABD
emperyalizmine karşı değil, tüm egemenlere karşı sürdürdü.
Bu tavrını gün geldi sosyalist olduğu halde S.S.C.B’ye, gün geldi Başkan Mao’nun Çin Halk Cumhuriyeti’ne gösterdi.
Halkı bir çok şeyden mahrum kaldı. Ama ulusal onuru ayaklar altına alınmadı.
Küba halkı parya muamelesi görmedi.
Fidel Castro’yu Fidel Castro yapanda bu onurlu tavrı oldu. O’na sadece
dostları değil, karşıtları da saygı ile bakmak zorunda kaldı.
Türk aydınları ile Küba arasındaki ilişkilerde hep sıcak oldu. Bu zaman
zaman iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilere de yansıdı. Hatta bir ara
Türkiye’de Küba’ya gidip tatil yapmak moda haline geldi. Bu işten kimler
kimler nasibini aldı. Sadece sosyalist nostalji için giden Ahmet Kaya v.s.
değil parlamenter olan eski DİSK Başkanı Rıdvan Budak, MHP milletvekili
Mehmet Gül, eski MHP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Bülent Yahnici’de Küba
plajlarında boy gösterdiler.
Fidel Castro’ya karşı süren kamuoyu ilgisi, O’nun 1997’de İstanbul’da
düzenlenen Habitat toplantısının konuk konuşmacısı olmasına kadar gitti.
Türk medyası ise, ancak bu yıllardan sonra Fidel Castro’nun Mustafa Kemal
Atatürk ile ilgili düşüncelerini öğrenebildi.
22.8.1997 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Barış Doster şöyle yazdı:
“Zapata Caddesi ile Salvadar Allende Bulvarı’nın kesiştiği yer gibi
adreslerin tanımlandığı, devrimci bir geleneğin ve anti emperyalist ruhun
her sokakta hissedildiği Havana’nın en önemli caddelerinden birinde, bir
başka büyük devrimcinin, Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olduğu
belirtilmiş. Doğum tarihi olarak ise; 19.5.1881 yazılmış. Ayrıca kaidede
‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ sözlerinin Türkçesi ve İspanyolca’sı yer almış.”
Türkiye kamuoyu 1997 yılında İstanbul’da yapılan HABİTAT toplantısında Fidel
Castro’nun İstanbul’a gelmesinden sonra Yeni Yüzyıl gazetesinde Jale
Özgentürk ile yaptığı söyleşide özetle şunları öğrendi:
Castro Atatürk’ü kastederek, “O’nun yaptıklarını ben başaramazdım. Asıl
devrimci Atatürk’tür diyor ve şöyle devam ediyor: “Bu kadar büyük bir devrim
yaptım ama Atatürk’ün yaptıklarını başaramazdım.”.
O yılların sağlık bakanı Yıldırım Aktuna; Küba ziyaretinde Castro’nun
Atatürk’ün tüm yaşamını iyi bildiğini ve O’nun için; “Atatürk’ün büyük bir
asker, döneminin en önemli liderlerinden biri olduğunu” ifade ettiğini
ardından ise; “Küba’da bu kadar büyük bir devrim yaptım ama Atatürk’ün
Türkiye’de yaptıklarını başaramadım. Atatürk, harf devrimi gibi bir takım
reformlar yaptı. Ben böyle bir düzen değişikliği yapamazdım” dediğini ifade
ediyor.
Bütün bunlardan Fidel Castro’nun dünya siyaseti ve Türkiye’nin içinde
bulunduğu coğrafya’daki siyasi gelişmeleri ve tarihsel gelişimini
takibettiği de görülüyor.
Bugün dünyada yaşayan ender sosyalist ülkelerden biri olarak Küba ve devlet
başkanı Castro’nun aynı zamanda bir ABD uzmanı olduğunu da belirtmek
gerekir.
Dünyanın en ücra köşelerinde bile dilediğini yapan ABD emperyalizminin
burnunun dibinde bağımsız bir devlet olarak yaşamak ancak böyle olabilir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde işgalci emperyalist devletlere karşı
Türk bağımsızlık mücadelesi vererek ulusal devletini kuran Türkiye’ye karşı
ABD ve AB desteği ile etnik kalkışma yapmaya çalışan Kürtler için bakın
Fidel Castro bundan tam 11 yıl önce ne diyor:
“Türkiye’deki olayları yakından izliyorum. Umarım ve dilerim ki, sizin
oradaki Kürt Hareketi, Yankee’nin (ABD’nin) petrol bekçisi olmaz.”
Bu sözleri Fidel Castro kendini ziyarete Türkiye’den gelen bir heyet önünde
söylüyor. Bu heyet içindekilerden biri de Esenyurt eski belediye başkanı
Gürbüz Çapan’dır. Yıl ise; 1994. PKK Hareketi’nin Şemdinli baskını olayından
sonraki yıllar.
Daha ortada ne Irak işgali var, nede Apo’nun yakalanması meselesi.
Ne yazık ki Castro’nun belirttiği gibi Kürt Hareketi ABD’nin yani Yanke’nin
elinde adeta oyuncak olmuş durumda.
Yanke’nin AB destekli Ortadoğu işgalinin en büyük destekçisi artık Kürtler
oldu.
Kürtler verdikleri mücadeleye “bağımsızlık” adını veriyorlar.
Dünya’nın süper gücüne “petrol bekçiliği” yapmanın adı ne zamandan beri
“bağımsızlık mücadelesi” oldu.
Üstelik bu bekçiliğe sadece Kürtler içindeki bir grup değil önemli bir
çoğunluk aday, kamuoyuna açıklanan araştırma sonuçlarına göre Türkler’in
%80-82’si ABD’nin Irak işgaline karşı iken Kürtler’in %92’si bu işgalden
yana ve bu işgalin bölgeye demokrasi getireceği düşüncesi var.
Demek ki, yaşadığımız dünyada bağımsızlık mücadelesi vermek isteyenlerin ABD’ye karşı bağımsızlık mücadelesinde sembol isim olmuş Fidel Castro’dan
öğrenecekleri çok şey olduğu görülüyor.