-Öğretmenim, dün gece sınavdan önce ne kadar tekrar ettiysem de, bir türlü konuları kafama yerleştiremedim.
-Tekrarlayarak öğrenilenler kolayca unutulurlar.
-İnşallah üniversite sınavında hatırlarım!..
-Üniversite sınavında ve benim sınavlarımda hiç tekrar yapmadan başarılı olman mümkün ama...
-Nasıl yani, hangi yolla yapabilirim hocam?
-Bak, bir arkeolog düşün. Bir arkeolog önce kendine bir kazı yapacak yer seçer. Diyelim ki, Pamukkale yakınlarındaki antik Afrodisyas kenti, henüz ortaya çıkmamış olsun. Arkeolog önce birkaç değişik noktada kazı yaparak şehrin gömülü olduğu yeri belirler. Daha sonra tarihî eserler zarar görmesin diye, çay kaşığı büyüklüğünde gereçlerle kazı başlar. Gün be gün, tarihî taşlar, amforalar, sütunlar, duvarlar ve diğer tarihî eserler ortaya çıkar. Tarihî eserler kayıtlara geçtikten ve bir kısmı da müzelere aktarıldıktan sonra şehir turistik ziyaret amaçlı, tarihî dokuya zarar vermeyen bir restorasyona tabi tutulur. Şimdi sorayım sana, bu arkeolog, taşların yerini hatırlamak ya da sütunların, duvarların hikayelerini anlatmak zorunda kalsa, bunlarla ilgili metinleri yeniden okumaya ihtiyaç duyar mı?
-Duymaz, öğretmenim.
-İşte tekrara ihtiyaç duymayan bu öğrenme tipi, arkeolog tipi öğrenmedir; diğer bir deyişle tek defada öğrenmedir. Hikayeye devam edelim. Söz konusu arkeoloğun bulduğu şehir turistik ziyarete açıldı. Rehberler, arkeoloğun şehirle ilgili yazdığı bir kitabı ezberleyerek, gelen turistlere anlatıyorlar. Turistler, bir yarım saat rehberi dinleyerek şehri tanıyorlar. Şimdi bu turistleri, Afrodisyas'la ilgili bir sınav yapacak olsak, turistlerin ne yapması gerekir?
-Rehberlerin anlattıklarını tekrar etmesi gerekir.
-İyice netleştirmek için soruyorum, arkeoloğu sınav yapacak olsak?
-Elini kolunu sallayarak sınava gelir hocam.
-İşte senin sınavlardan önce tekrar yapmana yol açan şey, derslere ilişkin bilgiyi, kendine ait bir araştırma sonucu öğrenmemen. Okula bir turist gibi gidip geliyorsun. Acıklı olan şu ki, ben de bir turist rehberi gibiyim. Ben de, size anlattıklarımı üniversitede turist gibi öğrendim, çok tekrarlayarak sonunda turist rehberi modelinde öğretmen oldum.
-Peki hocam ne yapmalıyız?
-Sanırım, hepimiz öğrenilecekler karşısında turistlikten çıkarak, kendi yaşamlarımızda birer arkeoloğa dönüşmeliyiz. Arkeolog örneğine dikkat edecek olursan, arkeolog hayatını bir öğrenci olarak geçiriyor; bir öğretmen ise "öğretmen" olarak. Sanırım, benim ihtiyaç duyduğum şey, öğrencilerimin "öğrenme ortağı"na dönüşmem. Yani sürekli arkeolojik kazılar yapar gibi birlikte ekip olarak araştırmalıyız. Bir arkeoloğu geceli gündüzlü çalışmaya yönelten şey, onun duyduğu öğrenme heyecanıdır. Eğer ben bir konuyu öğrenme ya da keşfetme konusunda heyecan duysam, yani öğretme tavrından vazgeçip sizinle birlikte bir ekip olarak araştırma yapıyor olsam, tahmin ediyorum sizin de tavrınız olumlu yönde değişirdi.
-Hocam ama, bir arkeolog da turist gibi yetişmez mi, kazı yapacak uzmanlığa gelinceye kadar o da okuldan bilgi almıyor mu ya da kazıyı yaparken başkalarının hazırladığı kaynaklara bakmıyor mu?
-Elbette bakıyor; ama bir farkla o kendi kafasındaki soruların cevabını bulmak için bakıyor. Diğer bir deyişle, kazı bölgesinde toprağı kazarak taşları, sütunları bulurken, kütüphanede de kitapları kazarak bilgiye erişiyor. Birileri sınav yapacağı için değil, kendi merak ettiği için öğreniyor.
-Peki, okuldan diyelim ki, arkeoloji bölümünden mezun olması, turistik bilgi alması sayılmaz mı?
-Bir ölçüde evet, bir ölçüde hayır. Arkeoloji bölümünden mezun olan herkes arkeolog olmaz. Tahmin ediyorum, okulda arkeoloji projelerine hocalarının öğrenme ortağı olarak katılan az sayıda genç arkeolog oluyor; turistik ezber yaparak mezun olanlarsa, yaşamlarına turist olarak devam ediyorlar.
-Peki öğretmenim, benim bir öğrenci olarak arkeoloğa dönüşmem neye bağlı?
-Sanırım, benim her dersi size bir kazı projesine dönüştürebilmeme bağlı. Sahi, neden öyle yapmıyorum?!!
-Tekrarlayarak öğrenilenler kolayca unutulurlar.
-İnşallah üniversite sınavında hatırlarım!..
-Üniversite sınavında ve benim sınavlarımda hiç tekrar yapmadan başarılı olman mümkün ama...
-Nasıl yani, hangi yolla yapabilirim hocam?
-Bak, bir arkeolog düşün. Bir arkeolog önce kendine bir kazı yapacak yer seçer. Diyelim ki, Pamukkale yakınlarındaki antik Afrodisyas kenti, henüz ortaya çıkmamış olsun. Arkeolog önce birkaç değişik noktada kazı yaparak şehrin gömülü olduğu yeri belirler. Daha sonra tarihî eserler zarar görmesin diye, çay kaşığı büyüklüğünde gereçlerle kazı başlar. Gün be gün, tarihî taşlar, amforalar, sütunlar, duvarlar ve diğer tarihî eserler ortaya çıkar. Tarihî eserler kayıtlara geçtikten ve bir kısmı da müzelere aktarıldıktan sonra şehir turistik ziyaret amaçlı, tarihî dokuya zarar vermeyen bir restorasyona tabi tutulur. Şimdi sorayım sana, bu arkeolog, taşların yerini hatırlamak ya da sütunların, duvarların hikayelerini anlatmak zorunda kalsa, bunlarla ilgili metinleri yeniden okumaya ihtiyaç duyar mı?
-Duymaz, öğretmenim.
-İşte tekrara ihtiyaç duymayan bu öğrenme tipi, arkeolog tipi öğrenmedir; diğer bir deyişle tek defada öğrenmedir. Hikayeye devam edelim. Söz konusu arkeoloğun bulduğu şehir turistik ziyarete açıldı. Rehberler, arkeoloğun şehirle ilgili yazdığı bir kitabı ezberleyerek, gelen turistlere anlatıyorlar. Turistler, bir yarım saat rehberi dinleyerek şehri tanıyorlar. Şimdi bu turistleri, Afrodisyas'la ilgili bir sınav yapacak olsak, turistlerin ne yapması gerekir?
-Rehberlerin anlattıklarını tekrar etmesi gerekir.
-İyice netleştirmek için soruyorum, arkeoloğu sınav yapacak olsak?
-Elini kolunu sallayarak sınava gelir hocam.
-İşte senin sınavlardan önce tekrar yapmana yol açan şey, derslere ilişkin bilgiyi, kendine ait bir araştırma sonucu öğrenmemen. Okula bir turist gibi gidip geliyorsun. Acıklı olan şu ki, ben de bir turist rehberi gibiyim. Ben de, size anlattıklarımı üniversitede turist gibi öğrendim, çok tekrarlayarak sonunda turist rehberi modelinde öğretmen oldum.
-Peki hocam ne yapmalıyız?
-Sanırım, hepimiz öğrenilecekler karşısında turistlikten çıkarak, kendi yaşamlarımızda birer arkeoloğa dönüşmeliyiz. Arkeolog örneğine dikkat edecek olursan, arkeolog hayatını bir öğrenci olarak geçiriyor; bir öğretmen ise "öğretmen" olarak. Sanırım, benim ihtiyaç duyduğum şey, öğrencilerimin "öğrenme ortağı"na dönüşmem. Yani sürekli arkeolojik kazılar yapar gibi birlikte ekip olarak araştırmalıyız. Bir arkeoloğu geceli gündüzlü çalışmaya yönelten şey, onun duyduğu öğrenme heyecanıdır. Eğer ben bir konuyu öğrenme ya da keşfetme konusunda heyecan duysam, yani öğretme tavrından vazgeçip sizinle birlikte bir ekip olarak araştırma yapıyor olsam, tahmin ediyorum sizin de tavrınız olumlu yönde değişirdi.
-Hocam ama, bir arkeolog da turist gibi yetişmez mi, kazı yapacak uzmanlığa gelinceye kadar o da okuldan bilgi almıyor mu ya da kazıyı yaparken başkalarının hazırladığı kaynaklara bakmıyor mu?
-Elbette bakıyor; ama bir farkla o kendi kafasındaki soruların cevabını bulmak için bakıyor. Diğer bir deyişle, kazı bölgesinde toprağı kazarak taşları, sütunları bulurken, kütüphanede de kitapları kazarak bilgiye erişiyor. Birileri sınav yapacağı için değil, kendi merak ettiği için öğreniyor.
-Peki, okuldan diyelim ki, arkeoloji bölümünden mezun olması, turistik bilgi alması sayılmaz mı?
-Bir ölçüde evet, bir ölçüde hayır. Arkeoloji bölümünden mezun olan herkes arkeolog olmaz. Tahmin ediyorum, okulda arkeoloji projelerine hocalarının öğrenme ortağı olarak katılan az sayıda genç arkeolog oluyor; turistik ezber yaparak mezun olanlarsa, yaşamlarına turist olarak devam ediyorlar.
-Peki öğretmenim, benim bir öğrenci olarak arkeoloğa dönüşmem neye bağlı?
-Sanırım, benim her dersi size bir kazı projesine dönüştürebilmeme bağlı. Sahi, neden öyle yapmıyorum?!!